ÖZGÜRCE

Atatürk'ü Anlamak!
Değerli okuyucularım, bir ulusu, bir devleti ayakta tutan en önemli unsur, ortak değerler doğrultusunda tüm bireylerin yek vücût olması ve bağımsız bir şekilde dimdik ayakta durma mücadelesini sürdürmesidir. Eğer bir toplum, gerek ekonomik, siyasi gerekse kültürel açıdan esaret altında bırakılmışsa ve o toplumu oluşturan bireyler kula kulluk ederek yaşamaya mahkûm bırakılmışlar ise her türlü istismara da maruz kalıyorlar demektir.
İşte böyle bir zamanda çok ileriyi görerek kararlar alabilecek ve aldığı bu kararları sadece ve sadece içinde bulunduğu toplumun menfaatleri doğrultusunda kullanabilecek, bunu yaparken de hiçbir tereddüt duymayacak gözü kara çok az lider vardır. İşte bunların başında da Mustafa Kemal Atatürk gelmektedir.
Yaşadığı dönem itibariyle düşünüldüğünde yok olma derecesine gelmiş bir İmparatorluğun enkazının altında halkının ezilmemesi için varını yoğunu ortaya koyan bu Önder, daha genç yaşlarda ortaya koyduğu milli mücadele azmi ile tüm mazlum milletlere ve sömürgelerin işgal ettikleri devletlere umut aşısı olmuştur. Çok sayıdaki toplum, O’nun bu duruşu ve de kararlı mücadelesi sayesinde kendinde o gücü bulabilmiştir. O’nun kişiliği tüm gelişmiş ülkelerin devlet adamlarınca da büyük takdir görmüş ve tüm dünya siyasetçilerine de örnek olmuştur.
Yüce Rab’bimiz, öncelikle İslam alemine Mustafa Muhammed (S.A.V.) Peygamber Efendimizi göndererek, kendi ışığının tüm insanlığa, doğruluk, dürüstlük, barış, kardeşlik ve eşitlik şeklinde yansımasını sağlamıştır. Binlerce defa hamdolsun. O’nun ardından ulusumuzun içinde bulunduğu karanlık ortamda hayatını aydınlatması için de Mustafa Kemal Atatürk’ü göndermiştir. Mustafa ismini şerefle taşıyan bu iki Zât da kendilerine yaraşır örnek davranışlarıyla yıllar yılı arkalarından gelen milyonları etkileyerek ilim ve irfan yolunda peşlerinden sürüklemişlerdir.
Atatürk’ü sadece bir lider ya da ordunun içerisinden çıkmış bir kumandan olarak nitelendirmenin ötesinde O’nun ileriyi görerek hedeflediği muasır medeniyet seviyesine bakmak gerekir. Devletimizin de pâidar kalabilmesi ancak, O’nun ortaya koyduğu zamanın ötesindeki ilkeleri ve devrimlerini yaşatabilmesi ile mümkün olacaktır.
Ancak böyle olmamaktadır. Özellikle günümüz Türkiye’sinde bu büyük önderin ortaya koyduğu çağdaş düşünce eksenli ilerici yaklaşımı ileri geri sözlerle eleştirilmekte, felsefesi çürütülmeye çalışılmaktadır. Milli kaynakları yoktan var ederek kurduğu fabrikalar, bir bir kapatılmakta olup,
Tarihin ta yıllar öncesinden bizim topraklarımızı pay etmeyi kafalarına koymuş emperyalist milletlere yok pahasına satılmaktadır. Gariban köylümüzün, çaresiz çiftçimizin, savaşlardan harap ve bitap düşmüş emekçimizin elindeki 3-5 kuruşlarla kurulmuş bu işletmeleri göz göre göre satışa çıkarmak ve o üretim tesislerinde çalışanları da işinden gücünden ederek işsizler ordusu yaratmak hangi vicdana sığar? Bu düpe düz vatanımıza ve milletimize yapılmış olan bir ihanet değil midir?
Büyük önder ve kurtarıcı Mustafa Kemal, bu Cumhuriyeti kurarken insanımızın, hiçbir devlete bağlı olmadan vicdanı ve irfanı hür bireylerden oluşmuş bir toplum olmasını istiyordu. Ne kadının erkeğe ne de vatandaşın kendisini yönetenlere kulluğunu tasnif etmiyor, şiddetle karşı çıkıyordu. O’nun içindir ki kalkınmış olan tüm ülkeler, bu anlayışı bir adım öteye taşıyarak temel ilke edinmiş, Ortaçağın karanlık felsefesini bir yana bırakarak bireylere özgürce düşünme ve iradesini de ona göre yönlendirebilme hakkı tanımışlardır.
Mustafa Kemal, çok yönlü ve kişiliği enginlere sığmayacak özelliklerle dolu bir dahidir. O, çok büyük bir devrimcidir. Birilerinin devrimlerinden rahatsızlık duyarak söylediği: “O’nun ilkeleri ve devrimleri toplumda travmaya neden olmuştur.” tarzındaki sözleri O’na duyulan hıncın ve bir karşı devrim hareketinin de bunca yıl ne denli kökleşip güçlendiğini gözler önüne serse bile, dimdik ayakta kalan abideler gibi devrimleri de ilelebet yaşatılacaktır.
O, aynı zamanda bir ülkücüdür. Milletini ve bu vatanın tüm fertlerini bağrına basan, köylüsünden kentlisine, işçisinden girişimcisine kadar hepsine güvenen bir önder… Toplumun ruhunu oluşturan tüm kültürel birikimlere sahip çıkan ve herkesi eşit gören bir adalet savaşçısıdır O. Öyle olmasaydı kadınımızı toplumuzun öncüsü görmez ve de kadınlarımızın toplumsal statüsüne ilişkin en medeni kanunları çıkartmazdı. Kadını erkeğinin yanında eşit haklara sahip tutarken onların mağdur olmamaları içinde yasal güvenceyi sağlamış olan bir devlet adamı olarak kalacaktır. Günümüzde başını secdeye koyarken topluma verdiği yanlış mesajlarla kadının her yaşta evlenebileceğini –daha 13-14 yaşlarında gencecik bir kız olsa dahi- söyleyen cahiller, bunu da kültürümüzün bir parçası olarak görmekte iken Atatürk, kadınımızın hiçbir esaret altında kalmaksızın tahsil hayatını sürdürmesi gerektiğine inanmış ve hurafelere değil de bilmin ortaya koyduğu prensiplere inanan aydınlar olarak yetişmesi için çabalamış bir dehadır.
Kendisi için her şeyin üstünde gördüğü yüce İslam Dinimizin esaslarını da çizdiği bu akla dayalı medeniyet yolunun harcı olarak ortaya koymuştur. O yüzden Mustafa Kemal, inanç yönünden de değerlerimizi ve kültürel mirasımızı da nasıl korumamız ve gelecek kuşaklara da nasıl tahrip etmeden aktarmamız hususunda hep yol gösterici bir lider olarak kalacaktır. O’nu karalamaya çalışabilirler; birilerini mutlu edecek, belgesel nitelikten bir hayli uzak görüntülerle ve içerikle özellikle yeni yetişen neslin kafasında farklı bir sima olarak tamamen yanlış yer etmesine de bilerek ya da bilmeyerek öncülük edebilirler ama tek vücût olmuş biz Mustafa Kemalleri yıldıramazlar ve ilerlediğimiz yola mayın döşeseler de durduramazlar.
Asıl sözüm size; ey kendini Atatürk’ün bekçileri olarak görenler. Öyle her yere O’nun büstünü dikmekle, timsali rozetlerini yakalarda taşımakla, kendisinin –kimi zaman da yakışıksız gösteren- fotoğraflarını asmakla ya da her mekana ya da görüşe göre bir sözünü pano yapıp göz önüne yerleştirmekle bu vazife yerine getirilmiş olmuyor. Nasıl ki kendisini din düşmanı olarak görenler işlerine geldi mi O’nun elini açmış Yüce Allah’a dua ederken çekilmiş fotoğrafını ya da Kuran-ı Kerim okurken görüntülenen fotoğrafını bulundukları makamın çok görünen bir duvarına asmaktan geri kalmıyorlarsa siz de Atatürk üzerine nutuk atmakta geri kalmıyorsunuz. Onu anlamak, ilke ve devrimlerini sonsuza dek yaşatabilmek için onurunuzu, şerefinizi ve haysiyetinizi öncelikli tutarak O’nun prensiplerini herkese doğru ve gerçekçi bir şekilde aktarın. İşte o zaman herkes O’nu olması gereken şekilde anlayacaktır.
Hayatınız boyunca yürüdüğünüz yol daima aydınlık olsun. Hoşçakalın!